Fatih Sultan Mehmet Ailesi
Fatih Sultan Mehmet, 3 Mart 1432’de, Edirne’de doğdu.
Osmanlının 7. Padişahıdır.
Batıdaki Takma adı : Grando Turko
Mahlası : Avni
Babası: Sultan İkinci Murat,
Annesi : Hüma Hatun’dur.
Eşleri (7): (Gülbahar) Bahar Hatun, Helene Hatun, Alexias Hatun, Gülşah Hatun, Sitti Mükrime Hatun, Çiçek Hatun ve Anne Hatun'dur.
Çocukları :
- 2. Beyazıt (annesi : Gülbahar Hatun ) / Bir sonraki Padişah
- Şehzade Mustafa (annesi Gülşah Hatun) / Karaman sancakbeyi iken sadrazam tarafından boğularak öldürüldüğü rivayet edilir
- Cem Sultan (annesi Çiçek Hatun) 14 yıl boyunca esir hayatı yaşamış ve papa tarafından zehirlenerek öldürüldü.
- Gevherhan hatun (annesi Gülbahar hatun) Fatih'in bilinen tek kızıdır.
Fatih Sultan Mehmet Devrinin Önemli İsimleri
Devrin Önemli isimleri :
- Çandarlı Halil Paşa (Vezirazam)
- İshak Paşa (Vezir)
- Gedik Ahmet Paşa (Vezir)
- Koca Mustafa Paşa (Vezir)
- Zağnos Paşa (Vezir)
- Şehabettin Paşa (Vezir)
- Kurtçu Sinan (Yeniçeri Ağası)
HOCALARI:
- Akşemseddin
- Molla Günari
- Molla Fenari
- Şeyh Sinan
Fatih Sultan Mehmed, Devrinin en büyük âlimlerinden çok iyi eğitim görmüştü; yedi yabancı dil bildiği söylenir. Hocalığını da yapmış olan Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmet’in en çok değer verdiği âlimlerden biridir.
Fatih Sultan Mehmet, 1481 yılına kadar hükümdarlık yaptı ve bizzat yirmi beş sefere katıldı. 20 yaşında Osmanlı padişahı olan Sultan İkinci Mehmet, İstanbul’u fethedip 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu’nu ortadan kaldırarak ‘Fatih’ unvanını aldı.
Ortaçağ’ı kapatıp, Yeniçağı açan cihan hükümdarı Fatih Sultan Mehmet, nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs 1481 günü, Maltepe’de vefat etti ve Fatih Camii’nin yanındaki Fatih Türbesi’ne defnedildi. O’nun Roma’yı fethedeceği düşüncesiyle zehirlendiği de kaynaklarda yer almaktadır.
Fatih Sultan Mehmet (2. Mehmet) (1451- 1481)
Babasından 880.000 km2 olarak aldığı vatan topraklarını 2.214.000 km2’ye çıkarmıştır.
Çocukluk Dönemi
Çocukluk dönemi bir müddet Edirne'deki sarayda geçtikten sonra Bursa'da 10 yaşlarına kadar kalır.
Şehzadenin bir gelenek olarak devlet yönetimini öğrenmesi ve deneyim kazanması için görevlendirilmesi adına Manisa sancakbeyliğine atanmasıyla Manisa'ya gider. Eğitimi için ise Molla Gürani görevlendirilir.
13 yaşındayken babası Sultan II. Murad tarafından tahta geçirilir. Erken yaştaki bir padişahın Osmanlı saltanatı üzerinde yetkilendirilmesini fırsat gören Macarlardan oluşan Haçlı Birliği, Osmanlı topraklarına girerek Varna'ya saldırıya geçer. Bu durum karşısında genç padişah, vezirlerin de iknasıyla birlikte tahtı tekrar babası II. Murad'a bırakır ve Manisa'ya vali olarak döner. II. Murad ise tahta döndükten sonra 9 Kasım 1444'te Varna zaferini kazanır.
Şehzadelik Dönemi
Daha küçük yaşlardan itibaren titiz bir eğitimden geçen II. Mehmet, gönül eğitimini Hz. Akşemsettîn mânevî terbiyesinde ikmal etmiştir. Bu terbiyenin başlayışı şöyle olmuştur:
Hacı Bayrâm-ı Velî, Sultan II. Murat’ı ziyarete gelmişti. Yanında talebesi ve manevi evlâdı Akşemsettîn de vardı. Sultan Murât Han, bu mübârek zâtın feyzinden oğlu Şehzâde Mehmet’in istifâde etmesini istedi. Her cengâver sultan gibi Murat Han da İstanbul’un fethini hayâl ediyordu. Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerine:
“–Acep İstanbul’un fethi kime müyesser olacak?” diye sorunca, O da:
“–Feth-i mübîni görmek şu şehzâde ile Akşemsettîn’e nasip olacak!” cevabını verdi.
Bu açık keramet ile duygulanan Murad Han, oğlunu Akşemsettîn’in terbiyesine vermek için Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerinden izin istedi. Bu vesile ile Akşemsettîn, Şehzâde Mehmet’in manevi terbiyesini üzerine alarak, O’nu feth-i mübîne manen hazırladı.
Fâtih Sultan Mehmet Han, Hz. Akşemsettîn’den aldığı manevi eğitimin yanında fıkıhda Molla Hüsrev, tefsîrde Molla Gürânî, Molla Yegân, Hızır Bey Çelebi, kelâmda Hocazâde, riyaziyede Ali Kuşçu’dan ders almıştır.
Tahta İkinci Çıkışı
Şehzade Mehmed, babası II. Murad'ın vefatından sora tahta tekrar çıkar. Tahta çıktığı dönemlerde iç meselerle uğraşmak adına Karamanoğlu İbrahim Bey Venediklilerle anlaşarak isyan etmiş, Karaman Devleti'ni kurmayı hedeflemiştir. II. Mehmet, Karaman topraklarına girerek İbrahim Bey'in af dilemesiyle affını kabul eder.
İstanbul’un Fethi
Hz. Muhammed'in (s.a.s);
"Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır ve onu fetheden ordu ne güzel ordudur!" şeklindeki sözü Sultan II. Mehmed'in İstanbul'u fethetme arzusunun çıkış noktalarındandır.
İstanbul’un Fethi ile 21 yaşında olan yedinci Osmanlı Padişahı II. Mehmed, “Fatih” unvanını da alarak Fatih Sultan Mehmet olarak anılır.
Erken yaşına rağmen askeri ve idari alanda büyük hamleler başaracak olgunluğa sahip askeri dehasıyla cihana hükmeden Padişah II. Mehmed, İstanbul'u almak için hazırlıklara başlar. Bunun için içeride ve dışarıda birtakım önlemler alarak stratejik hareketlerde bulunur. Bu hazırlıklardan sonra kuşatma başlatılır.
Osmanlı'nın kuşatmasıyla Padişah'ın özel olarak tasarladığı devasa toplar atılmaya başlanır. Top atışları surlarda gedik açmaya başlamasıyla açılan gedikler gece vakitlerinde tamir etmeye çalışır.
Sultan II. Mehmed Kaptan-ı Derya Baltaoğlu Süleyman Bey'e harekete geçme emri vererek Haliç'i kaplayan zincirleri gemilerle kesilmesini ve Papa v. Nikola'nın'nın gönderdiği Ceneviz gemilerinin durdurulmasını istedi. Ancak yoğun çabalar sonucu zincirin kesilmesi ve Cenevizlilerin gemilerinin de geçilmesi mümkün olmadı.
Haliç'e girmeden İstanbul'un alınamayacağını öngeren Sultan II. Mehmed, atılan topların geliştirilmesi ve havada eğim alarak kavisli inişle hedefine fırlatılması gerektiğini düşünür ve buna göre planlar ve çizimler yapar. Hemen planladığı topu döktüren Padişah, top ateşlenir ve başarılı olur. Tarihte o dönem humbara olarak bilinen top günümüzde havan adıyla Fatih Sultan Mehmet keşfi olarak dünya silah tarihine geçmiştir.
Haliç'e girmesi gerektiğini bilen Padişah, donanmayı zincirler yüzünden denizden giremediğine göre donanmayı karadan yürütüp Haliç'e indirmek gerektiğini öngörür. Dolmabahçe'den Beyoğlu’na doğru geniş bir yol açılıp yol boyunca gizlice kızaklar döşenir. 30 Gemi bir gecede karadan yürütülerek denize indirilir.
2 Nisan 1453 sabahı Bizans, Haliç'teki gemilerin şaşkınlığını yaşar. Aynı zamanda askerlerin karşı tarafa geçmelerini sağlamak için Vezir Zağnos Paşa da 1000'i aşkın fıçının bir araya getirilerek köprü kurulma işlerini başlatır. Doğu Roma İmparatoru Sultan II. Mehmet’e kuşatmanın kaldırılması halinde padişahın belirleyeceği miktarda vergi vereceğini ve surlara kadar tüm toprakların Osmanlı'ya geçeceğini bildirir. Ancak Padişah, reddeder.
"Efendinize söyleyin, direnmeyi bırakıp şehri teslim etsin. Bunu yaparsa Mora'nın hakimiyetini kendisine ihsan edeceğiz. Razı olmazsa şehre zorla gireceğiz! Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han olarak peygamber müjdesi peşindeyiz."
Feth-i Mübin uzadıkça uzuyordu. Başlangıçta fethe karşı çıkanlar arasında huzursuzluk başladı. Öyle ki, Sultan Fatih’in yanına varıp:
“–Sultanım! Bir dervişin sözüyle bu kadar asker helâk oldu. Hâlâ Frengistân’dan kâfire yardım gelir. Artık fetih ümîdi kalmadı...” dediler.
Hem fethin gecikmesinden hem de onu istemeyenlerin yaptıkları tazyiklerden son derece canı sıkılan Fâtih, veziri Ahmed Paşa’yı hocası Akşemsettîn’e yolladı:
“–Paşa! Var Şeyh Hazretlerine sor ki, kaleyi fethetmek ve zafere ulaşmak müyesser midir?”
Genç Sultan’ın içinde bulunduğu durumu gayet iyi bilen Hz. Akşemsettîn Rabbine dua etti.
“–Rabîulevvel ayının yirminci günü seher vaktinde sıdk u himmetle filân cânibden hücûm edilsin! Fetih o gün nasîb ola!.. Kostantiniyye şehri ezân sadâlarıyla dola!..” dedi.
Bu müjdeyi alan Sultan Mehmet Han, 29 Mayıs 1453 sabahı karadan ve denizden görülmemiş bir azimle büyük bir hücum başlattı.
Böyle bir heyecan ve şevkle yapılan hücûmla, nihayet surların üzerinde Ulubatlı Hasan’ın diktiği bayrak, dört bir yana dalgalanmaya başladı. Artık Kostantiniyye fethedilmişti.
Çandarlı Halil Paşa'nın da kudretli bir vezir olması dolayısıyla padişahın güçlü olması açısından fetihin ardından idam ettirilmiştir.
İstanbul'un fethi ile Doğu Roma İmparatorluğu'nun sona ermesi, Orta Çağ'ın bitişi Yeni Çağ'ın başlangıcı olarak kabul edilir.
1453 Fethi ile Anadolu ve Balkanlar arasındaki Osmanlı için geçişlerde bir engel teşkil eden Bizans yıkılmış, artık ticaret yollarının Osmanlı'ların eline geçmesi Avrupalıları yeni ticaret yolları bulmaya iterek coğrafi keşifleri hızlandırmıştır.
Ebû Eyyûb El-Ensari’nin Mezarı
Fâtih Sultan Mehmet Han, İstanbul’un fethinden sonra, daha evvel feth-i mübîn için gelip orada şehit düşmüş bulunan ashâb-ı güzînin kabirlerini tespit ettirmeye başladı. Bunlardan Hz. Peygamber’in mihmandarlığını yapan Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin kabrini hassaten tespit ettirmek istiyordu. Ancak düşman tecavüzlerine karşı muhâfaza maksadı ile gizlenmiş olan bu mübârek kabr-i şerîf, bulunamadı. Bunun üzerine Fâtih, Akşemsettîn Hazretlerine mürâcaat ederek:
“–Efendi Hazretleri! Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin kabrini nasıl bulabiliriz?” diye sordu.
Hz. Akşemsettîn birkaç dakika murâkabeye vardıktan sonra o mübârek ve şanlı sahâbînin kabrinin yerini gösterdi. Oraya işaret olması için bir sopa dikildi. Fakat Fâtih Mehmet Han, hocasına itimatsızlığından değil, ancak gönlünün tamamen mutmain olması için geceleyin sopanın yerini değiştirdi. Ertesi gün belirlenen yeri kazmak üzere gelindiğinde Akşemsettîn Hazretleri, tekrar murakabeye vardı ve talebesi Fatih’in hayret nazarları arasında:
“–Sultanım! İşaretimizin yeri değişmiş!..” deyip sopayı eski yerine getirdi.
Artık Sultan’ın gönlünde hiçbir şüphe kırıntısı dahi kalmadı ve gösterilen yer kazılmaya başlandı. Birazdan Ebû Eyyûb’a âid bir mezar taşı çıktı; Akşemsettîn Hazretlerinin kerameti tahakkuk etti.
Sultan Fatih’in emri üzerine kabir, tamamen ortaya çıkarılarak üzerine bir türbe yanına da bir câmî ve medrese inşa edildi.
Fetihler Sultanı 2. Mehmet
İstanbul'un Fethi'nin ardından Osmanlılara bağlılığını sunan Sırplar, Macarlar ile iş birliği yaparak yeniden karşı atağa geçer. Bunun üzerine 1454-1457 arasında Sırbistan'a seferler düzenlenerek Belgrad dışındaki Sırp toprakları Osmanlı topraklarına katılır.
Fatih Sultan Mehmed döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nun karada en güçlü düşmanı Macarlar, denizde ise Venedik'tir. Ancak her ikisi de Osmanlı ile birebir mücadeleden kaçınır. 1458 yılında ise Korent'i ele geçiren Fatih, Mora'nın bir kısmını merkeze bağlayarak, burada bir sancak oluşturur.
Yıldırım Bayezid döneminde vergiye bağlanan Eflâk Prensliği'nin başına Fatih Sultan Mehmet tarafından 1456'da Kazıklı Voyvoda olarak bilinen, günümüzde Kont Dracula olarak efsanelere adını yazdırmış, III. Vlad getirilir. Ancak Vlad'ın Fatih Sultan Mehmed'in elçilerini kazığa oturtarak öldürtmesi üzerine 1462 yılında Fatih, Eflak'a sefere çıkar.
Vlad'ın sığındığı Macarlar tarafından esir edilmesi sonucunda Fatih Sultan Mehmet voyvodalığa Radul'u atayarak Eflâk'ı bir Osmanlı eyaleti hâline getirir. Fatih Sultan Mehmed, 1476'da Boğdan'a girerek yeniden Osmanlı hakimiyeti altına girer.
1461'de Pontus Devleti'nin başkenti Trabzon'u ele geçirerek devletin varlığını sonlandırır. Osmanlı Devleti'nin yükselişi ve gücüne karşı Karamanoğulları, Doğu Anadolu'daki Akkoyunlular'la ittifak kurar. Yıllarca süren sefer ve savaşlar sonunda 1473'te Otlukbeli Savaşı'nda Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, yenilgiye uğrar ve 1474'te Karamanoğulları Beyliği'nin varlığına son verilir.
Fatih Sultan Mehmed, Cenevizlilerin önemli üslerinden Amasra'yı, Candaroğulları'nın elindeki Sinop ve 1477'de ise Kırım Hanlığı alınır.
1479'da Arnavutluk da bir Osmanlı vilayeti durumuna gelirken aynı yıl Venedik'le anlaşılarak Arnavutluk'taki kalelerin Osmanlı'ya verilmesi ve Mora'daki bir kısım iskeleden yararlanma hakkının elde edilmesiyle 16 yıllık savaşa sona verilir. Venedik, Arnavutluk'taki kaleleri Osmanlılara bırakarak karşılığında Mora'daki bazı iskelelerden yararlanma hakkı elde eder.
1480'de ise Fatih Sultan Mehmed, İtalya'nın güneyindeki Otranto limanını ele geçirir. Sonraki dönemde Bosna seferleri ardından 1483 yılında Hersek, tamamen Osmanlı toprağı olur ve Bosna'daki Bogomil mezhebi, kendilerine sağlanan din ve vicdan hürriyetinden etkilenerek “Boşnak” hitabıyla Müslüman olur.
Kanunname-i Ali Osman
Fatih'in devlet örgüt anlayışındaki ileri görüşlerini gösteren önemli girişimlerinden biri de Kanunnamesi'dir. Oldukça sade bir dille ele alınan bu kanunnamede sadrazam ve şeyhülislamdan başlayarak devlet memurlarının görevleri belirlenmiştir. Bu kanunnamede taht ve devletin geleceği için kardeş katlinin meşrulaştırılmış olması tarihçiler tarafından en çok eleştirilen hususlardan biridir
Fatih Sultan Mehmet’i Kapısından Döndüren Veli
Fâtih, velilerin ziyaretlerinden büyük bir huzur bulurdu. Bir gün, zamanın evliyasından Şeyh Ebu’l-Vefâ Hazretlerini ziyaret etmeyi çok arzuladı. Erkânı ile birlikte tekkenin kapısına kadar gitti. Ne görsün ki, herkese açık olan kapı, maalesef kendisine kapatılmıştı.
Hünkâr, üzüldü; rengi soldu.
İçeride Ebu’l-Vefâ Hazretleri de aynı durumda idi. Fakat içlerinden “Bu işin sırrı nedir?” diyerek hayretle hâdisenin seyrini merâk ediyorlardı. Nasıl olur ki, bir sarhoşa dahi açık olan kapı, müjdeli bir hadîs-i şerîfin tecellîsine mazhar olan zâta kapatılmıştı?!.
Fâtih, mahzun bir şekilde geri döndü...
Aradan bir zaman geçtikten sonra Hünkâr, yine hassas kalbinin derinliklerinden gelen bir heyecan ile Ebu’l-Vefâ Hazretlerini ziyarete hazırlanıp, erkânı ile tekrar oraya gittiler. Yine aynı manzara; kapı kapalı!
Hünkâr’ın dehşeti arttı. Yaverine:
“–Kemâl-i edep ile huzura gir! Anla bu iş neyin nesi? Bu muamma nedir? Bu ne acep bir hâldir?” dedi.
Yaver huzura girdi. Ebu’l-Vefâ Hazretleri yavere dedi ki:
“–Hünkârımız Fatih’in hassas ve coşkun bir gönlü vardır. Buraya girer de bizim âlemimizdeki zevki tadarsa, bir daha ayrılmak istemez ve devletin idaresine dönmez! Lâkin bu mülk ve ümmet O’na emanettir. Kendisi kadar liyâkatli bir kimse gelip O’nun yerini dolduramaz ise, mülk ve ümmet zarar görür. O da ben de günahkâr oluruz!
Hünkârımız Efendimize bizler buradan duş ve teveccüh hâlindeyiz.. Gönlü, gönlümüzün içindedir...” buyurdu.
Yâver huzurdan ayrılıp, tekkenin kapısında merakla neticeyi bekleyen Hünkâr’a bu sözleri nakledince,
Fâtih, başını önüne eğdi. Gözleri nemlenerek, baharda dallarda biriken şebnemler gibi yaşlar dökülmeye başladı. Ebu’l-Vefâ Hazretleriyle görüşmek, kendisine hiç nasip olmadı... Fatih’in vefatı haberi gelince, Ebu’l-Vefâ Hazretleri saraya gitti. Hünkâr’ın cenaze namazını kıldırdı.
Fatih Sultan Mehmet’in Yaptırdığı Eserler
İstanbul’un imarına ehemmiyet veren Fâtih, 24 medrese, 12 han, 40 çeşme ve Halkalı su Tesisleri ile iki gemi tersanesi ve kışla, Fâtih devri eserlerindendir. Fâtih, bunlara ilâveten Bursa’da 37, Edirne’de 28, diğer şehirlerde de 60 cami inşa ettirmiştir.
O’nun en son seferi, kendisinin her zaman söylediği:
“–Nereye gittiğimi sakalımın bir kılı bile bilecek olsa, onu koparıp atardım!..” ifadesi üzere herkesten gizli idi.
Fatih Sultan Mehmet’i Kim Zehirledi?
Üçyüzbin kişilik muhteşem bir ordu ile yola italya seferine çıkmıştı. Ancak henüz yolun başındayken zehirlendi ve Gebze’de şehîden vefat eyledi. Daha evvel de on dört defa Venedikliler tarafından zehirlenmek istenmiş, fakat hepsi de bertaraf edilmişti. En sonuncu zehirlenme ise, takdir-i ilâhî olarak fark edilemedi ve koca Sultan, Hz. Peygamber’in müjdesine ilâveten bir de şehadet rütbesine nail olarak şehîden 1481’de Rabbine kavuştu.
Fâtihi zehirleyen Maesta Jakopo adlı Yahûdî bir doktordur. Bu doktor, Yakup Paşa unvanıyla saray doktorları arasındaydı.)
Cenâze namazı Şeyh Ebu’l-Vefâ Hazretleri tarafından kıldırıldı. İnşa ettirdiği Fâtih Camii’nin kıble tarafındaki türbesine defnolundu."
1451- Karaman Seferi ve Menteşe Beyliği’ne son vermesi
1452: Rumeli hisarının yapımına haşlanması
1453: Adaların fethi.
1453: İstanbul’un fethi
1454: Birinci Sırbistan seferi.
1455: İkinci Sırbistan seferi.
1455: Arnavutluk’un Fethi
1456: Cenevizlilere ait Ege adalarının fethi.
1456: Üçüncü Sırbistan seferi.
1458: Mora seferi, Atina’nın fethi.
1458: Sırbistan’ın fethi.
1459: Semendire’nin fethi
1460: İkinci Mora seferi.
1461: Amasra’nın fethi.
1461: İsfendiyaroğullarına son verilmesi
1461: Trabzon Rum İmparatorluğu’nun fethi.
1462: Eflak seferi. Midilli adasının fethi.
1463: Fâtih Camii’nin temelinin atılması.
1463: Bosna- Hersek’in fethi ve on altı sene sürecek Osmanlı-Venedik harbinin başlaması.
1464: İkinci Bosna seferi.
1466: İkinci Karaman seferi ve Konya’nın fethi ve İkinci Arnavutluk seferi.
1470: Eğriboz adasının fethi.
1473: Otlukbeli zaferi (Akkoyunlular)
1475: Gedik Ahmed Paşa’nın Kırım seferi.
1476: Boğdan’ın fethi.
1479: Osmanlı-Venedik sulh antlaşması
1480: Osmanlı donanmasının İtalya’nın Otranto limanını fethi.
1481: Fâtih Sultan Mehmed Han’ın vefatı.
إرسال تعليق