Lokman Hakîm (a.s) peygamber veya velidir. Hekimlerin piridir.


Kendisinin hikmet verilenlerden olduğu, Kur’an-ı Kerîm’de kendi adıyla anılan “Lokman süresinde şöyle bildirilmektedir:

“And olsun ki biz Lokmân’a: «Allah’a şükret!» diyerek hikmet verdik. Şükreden, ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü hamde lâyıktır.” (Lokmân, 12)

 

Lokman Hekim’in Eyyûb (a.s)’ın Kız kardeşinin veya teyzesinin oğlu olduğu zikredilir.  İslâm âlimlerinin ekseriyeti, onun peygamber değil, hikmet sâhibi bir zât olduğu kanaatindedirler.

Zemahşerî, Lokmân Hakîm’in hikmetine misâl olarak şu hâdiseyi nakleder:

Bir gün Davud (a.s) Lokman Hekîm’den bir koyun kesip en iyi yerinden iki parça getirmesini istedi. Lokman Hekîm’de ona, kestiği hayvanın dilini ve yüreğini getirdi. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Dâvûd (a.s) bu defa hayvanın en kötü yerinden iki parça et getirmesini talep etti. Lokman Hekîm, yine koyunun dil ve yüreğini getirdi. Hz. Davud (a.s), ona bunun sebebini sorunca da şöyle dedi:

“–Bu ikisi iyi olursa, bunlardan daha iyisi; kötü olursa, bunlardan daha kötüsü olmaz!..” (Zemahşerî, Keşşâf, V, 18)

 

LOKMAN HEKİM’İN (A.S.) HİKMETLİ SÖZLERİ VE OĞLUNA VERDİĞİ NASİHATLER

 

Lokmân Hakîm’in hikmetli sözleri ve oğluna verdiği nasihatleri Kur’an-ı Kerîm’de şöyle bildirilmektedir:

Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür (karanlıktır).» dedi.” (Lokman, 13)

“–Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Lokmân, 16)

“–Yavrucuğum! Namazını dosdoğru kıl! İyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış! Başına gelenlere sabret! Doğrusu bunlar, azmedilmesi icap eden, (büyük bir azim ve kararlılık gerektiren) işlerdir.” (Lokmân, 17)

“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez!” (Lokmân, 18)

“Yürüyüşünde mutedil ol! (Ne çok hızlı ne de yavaş yürü! Sükûnet ve vakarını muhafaza et!) Sesini alçalt! (Bağırıp çağırarak konuşma!) Unutma ki, seslerin en çirkini merkep sesidir.” (Lokmân, 19)

«Âlimlerin meclislerinde bulun! Hakîmlerin sözlerini dinle! Çünkü Allah, yağdırdığı bol yağmurla ölü toprağı dirilttiği gibi ölü kalbi de hikmet nuruyla diriltir.»” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 125)

“Ey oğlum! Cenazede hazır bulun! Çünkü cenaze, sana ahireti hatırlatır. Haram ve günahlar ise, senin dünyaya karşı meylini artırır.”

“Ey oğlum! Yalan söyleyen kimsenin nuru gider. Kötü huylu olan kimsenin gam ve kederi çoğalır.”

“Ey oğlum! Anlayışsız kimseye bir meseleyi anlatmak, ağır bir kayayı yerinden oynatmaktan daha zordur.”

“Ey oğlum! Cahili bir yere elçi olarak gönderme! Eğer akıllı ve hikmet sâhibi birini bulamazsan, kendin git!”

“Ey oğlum! Dünyâ derin bir deniz gibidir. Çoğu insan orada boğulmuştur. Takvâ gemin, îman yükün, tevekkül hâlin, sâlih amel azığın olsun! Kurtulursan Allâh Teâlâ’nın rahmetiyle, boğulursan günâhın sebebiyledir.”

“Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın! O her sabah, zikir ve tesbîh ediyor, sen ise uyuyorsun!”

“Mide dolarsa, tefekkür uykuya dalar. Âzâlar da ibâdetten geri kalır!”

“Ey oğlum! Öyle arkadaş seç ki, ayrıldığınız zaman, ne sen onları, ne de onlar seni dillerine dolasınlar!”

“Dostlarını koru! Yakınlarını ziyâret et!”

“Ey oğlum! Üç şey, üç şeyle bilinir: Hilim gazap ânında, şecâat harb meydanında, kardeşlik ise ihtiyaç ânında.”

“Günahlar dışında, arkadaşlarına muvâfakat eyle!”

“Ey oğlum! İnsanlar her gün ibâdet ve tâati ihmâl ettikleri hâlde nasıl olur da va’dolundukları azaptan korkmazlar!”

“Ey oğlum! Dünyâdan yetecek kadar al, ona kapılma, aksi hâlde bu, âhiretine zarar verir. Dünyâdan tamâmen de el-etek çekme, yoksa insanlara yük olursun. Oruç tut, bu, şehvetini kırar. Ancak seni namazdan alıkoyacak kadar da çok oruç tutma! Çünkü Allâh katında namaz, oruçtan daha büyüktür...”

“Ey oğlum! İyiliği, ondan anlayana yap. Nitekim koç ile kurt arasında dostluk olmadığı gibi, iyi ile kötü arasında da dostluk olmaz. Çekişmeyi seven, hakârete uğrar; kötülük olan yerlere giden, töhmet altında kalır; kötülüğe yaklaşan, kendini kurtaramaz ve dilini tutmayan pişmân olur.”

“İyilerin hizmetinde bulun; fakat kötülerle dostluk kurma!”

“Ey oğlum! Emîn bir kimse ol ki, zengin olasın. Kalbin günah lekeleriyle dolu olduğu hâlde insanlara, Allâh’tan korkuyormuş gibi görünme.”

“Kendini unutup da insanlara iyiliği emretme! Yoksa senin durumun, insanlara ışık verdiği hâlde kendisi yanarak tükenen muma benzer!”

“Ey oğlum! Küçükken edepli olursan, büyüdüğünde faydasını görürsün!”

“Küçük işleri umursamazlık etme! Çünkü küçük, yarın büyüğe dönüşür.”

“Ey oğlum! Gönlünü kederlerle ve üzüntülerle meşgul etme. Aç gözlülükten sakın. Takdîre rızâ göster. Allâh tarafından sana verilene kanâat et ki, hayâtın güzelleşsin, gönlün sürûrla dolsun ve hayattan zevk alasın.”

“Ey oğlum! Dünyâ hayâtı kısadır. Senin oradaki ömrün ise daha da kısadır. Bu kısa ömrün de az bir kısmı kalmıştır.”

Post a Comment

Daha yeni Daha eski