⏳ SEMUD KAVMİNE GELEN PEYGAMBER



Hz. Adem’in (a.s.) 19. kuşaktan torunudur. Kur’an-ı Kerim’de adı 8 defa geçer.

Hz. Salih (a.s.) dağları ve yüksek kayaları oyarak inşa ettikleri görkemli evlerle ünlü Semûd Kavmi’ne peygamber olarak gönderildi.

Salih Peygamber kavmin içindeydi. Ticâretle meşgul olur, el emeği ile geçinirdi. Hz. Salih (a.s.) gerçekten tâzim ve hürmete lâyık bir insandı.  Kayaların içini oyarak ihtişamlı, sağlam evler yapan Semud Kavmi bödürlendi, puta tapmaya başladı.

Kavmin reisi “Cenda” idi. Âd kavminin dûçâr olduğu âkıbetten ibret almayan Semûd kavmi, aralarında istişâre edip Cenda’dan kendileri için hiçbir kavimde olmayan bir put yap­masını ricâ ettiler. Cenda memnun oldu. Dağa çıkıp büyük bir kayayı yonttular. Bu kayaya göz, sığır göğsü ve at ayağı gibi şekiller verip onu altın, gümüş ve çeşitli mücevherlerle donattılar. Sonra da karşısına geçerek secde ettiler. Salih Peygamber kavmini hidayete davet etti fakat kendisinden bir mucize istedi.




Hz. Salih’in (A.S.) Deve Mucizesi

Sâlih -aleyhisselâm-, kavminin cehâlet ve gafletine çok üzülmüştü. Bir müd­det onları terk ederek aralarından ayrıldı. Dönüşünde Cenâb-ı Hak, kavmine, Hazret-i Sâlih’in peygamberlik heybetini gösterdi. Kavmi, O’nun bu heybetinden ürktü. Sâlih -aleyhisselâm-, kavmin reîsi olan Cenda’nın yanına gitti. Cenda:

“–Doğru söylüyorsan seni imtihân edeceğiz!” dedi. “el-Kâtibe” diye bilinen bir kaya vardı. Cenda bu kayayı kasdederek şöyle dedi:

“–Seninle oraya gideceğiz. Senin ilâhın, o kayadan kırmızı tüylü, doğurmak üzere olan dişi bir deve çıkarsın! Yavrusunun rengi de annesinin renginde ol­sun!” Kavmi de istihzâ ederek:

“–Sütü, yazın serin, kışın sıcak olsun! Bu sütten içen her hasta şifâ bulsun, fakir bir kimse ise fakirlikten kurtulsun!” dediler. O devirde bu kavim için en kıymetli şey, kızıl renkli deveydi. Bu sebeple Sâlih -aleyhisselâm-’ın kayadan kızıl tüylü bir deve çıkarmasını istemişlerdi.

Bütün Semûd kavmi toplandı. Sâlih -aleyhisselâm-, namaza durdu; Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etti. Kaya büyümeye başladı. Sancılı sesler çıkardı. Ve içinden kızıl renkli bir deve;

“Allâh’tan başka ilâh yoktur, Sâlih -aleyhisselâm- Allâh’ın peygamberidir!” diyerek çıktı. Cenda, Sâlih -aleyhisselâm-’ı alnından öptü. Yüz kişiyle birlikte tevhîd akî­desine girdi. Kavmine de şöyle seslendi:

“–Ey kavmim! Bu körlük kâfî! Ben kendisinden başka hiçbir mâbûd olma­yan, eşi ve benzeri bulunmayan Allâh’a ve O’nun peygamberi Hazret-i Sâlih’e îmân ettim!” Puthânenin reisi ise:

“–Sihir olan bir şeye ne çabuk meylediyorsunuz! Ben size daha büyüğünü göstereceğim!” dedi. Böylece, -Cenda’nın kardeşi de dâhil- yeni îmân edecek olanların kalblerindeki meyli değiş­tirdi. Cenda’nın tâcını, kardeşinin başına koyarak:

“–Bundan sonra reisimiz sensin!” dedi. Cenda ise, evine gitti ve oradaki bütün putları kırdı. Kendisine âit malları da, tevhîd akîdesini kabûl eden mü’minlere taksîm etti. Sert ve keçeleşmiş bir libas giydi. O da tevhîdi tebliğe başladı. Sâlih -aleyhisselâm-’ın baş yardımcılarından oldu. Îmânsız putperestler, Cenda’ya:

“–Yazık sana! Sen de Sâlih’in sihrine kandın!” diyorlardı. Cenda ise, onların dediklerine aldırmıyor ve Sâlih -aleyhisselâm-’ın yanından ayrılmıyordu.




Devenin Öldürülmesi

“O şehirde dokuz kişilik bir çete vardı ki, bunlar yeryüzünde bozgunculuk ya­pıyorlar, iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı.” (en-Neml, 48)

Bu dokuz kişi pusuya yattı. Mısta ok atıp deveyi yaraladı. Kıtar ve yanındakiler de devenin üzerine atıldılar:

“Derken o kişiler, deveyi ayaklarını kesip düşürerek öldürdüler ve Rablerinin emrin­den dışarı çıktılar…” (el-A’râf, 77)

Devenin yavrusu korkup dağa kaçtı. Bir rivâyete göre, onu da kesip etlerini yediler. Sâlih -aleyhisselâm-, bunu haber alınca çok üzüldü. Devenin yanına gitti. Ağladı. Kavminin hidâyeti için duâ ettiğinde ise kavmi O’na şöyle mukâbelede bulundu:

“…Ey Sâlih! Eğer sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdîd ettiğin azâbı getir, dediler.” (el-A’râf, 77)


Semud Kavminin Helakı

Sâlih -aleyhisselâm- ve kendisine îmân edenler (tahmînen dört bin kişi) o bel­deyi terk ettiler. Mü’minler beldeyi terkettikten sonra ikinci gün, münkirlerin yüzleri kıpkır­mızı oldu. Üçüncü gün ise, simsiyah kesildi. Azâb ne taraftan gelecek diye korku ve dehşet içinde etrâfa bakıyorlardı. Hak Teâlâ, Cebrâîl -aleyhisselâm-’a, onların övünerek yaptıkları ve pek güvendikleri muhkem binâlarının altını üstüne getirmesini emretti.

Salih Peygamber’in hidayete davet gayretleri sonuç vermedi ve azgın kavim korkunç bir ses ve zelzele ile helak olup gitti.

Hz. Salih (a.s.) kendisine inanan 120 kadar kişi ile Mekke‘ye göç ettiği ve kabrinin Mültezem ile Makam-ı İbrâhim arasında olduğu nakledilir. Bir diğer rivayete göre ise Hz. Salih (a.s.) vefat edinceye kadar Filistin’de Remle yakınlarında yaşadı..

Post a Comment

Daha yeni Daha eski