Kuran'da adı geçmeyen peygamberlerdendir.
İşmoil (a.s) peygamber olarak gönderilmeden önce, Mısır ve Kudüs arasındaki Bahr-i Rûm (Rum denizi) sâhillerinde yaşayan Amâlikalılar, İsrailoğullarına musallat olmuşlardı. Amâlikalılar, İsrailoğullarına saldırıp pekçok kimseyi öldürdüler, on binlercesini de esir ettiler. Musa aleyhisselamdan beri içerisinde Tevrat’ın bulunduğu ve İsrailoğulları için birlik ve berâberliğin sembolü olan Tâbût’u da aldılar. Bilhassa Tâbût’un gitmesine çok üzülen İsrailoğulları dağılıp, perişan bir hâle düştüler. Kendilerini bu durumdan kurtaracak bir peygamber göndermesi için dua ettiler.
Peygamber Oluşu
İşmoil (a.s) kırk yaşına gelince, Allahü teâlâ ona peygamberlik verdi. Namaz kıldığı bir sırada Cebrâil (a.s) gelip, hocasının sesine benzer bir ses ile ona nidâ etti. Hemen hocasının yanına gidip; “Buyurun ne istediniz?” dedi. Hocası düşünüp, onun korkmaması için, ben çağırmadım demedi. “Şimdi git uyu!” dedi. Dönüp gidince, Cebrâil (a.s) önceki gibi yine gelip, nidâ etti. İşmoil (a.s) da tekrar hocasının yanına gitti. Bunun üzerine hocası durumun farkına varmış olduğu için; “Evlâdım, dön git ve ben seni çağırdığım zaman bana gelme!” dedi. Bu hâl üç defâ tekrarlandıktan sonra, Cebrâil (a.s) İşmoil (a.s) gözüküp; kendisine Allahü teâlâ tarafından peygamberlik verildiğini bildirdi. İşmoil (a.s) da kavmine yâni İsrâiloğullarına, Allah Teâlâ’nın emirlerini tebliğ etti. İsrâiloğulları önce İşmoil (a.s) yalanladılar. Sonra itaat ettiler. Bu hâl üzere on-on bir sene ona tâbi oldular ve rahat ettiler.
Talut’un Hükümdar Oluşu
İşmoil (a.s), İsrâiloğullarına Tâlût'un kendilerine hükümdâr olarak tâyin edildiğini bildirdi. Fakat, ne var ki İsrâiloğulları, Tâlût'un kendilerine hükümdâr olmasını kabûllenmediler. Söz verdikleri hâlde, daha işin başında kendilerine has bir karakterle karşı çıktılar. Tâlût'un kendilerine hükümdâr olmasına, şu sebeplerle karşı çıkıyorlardı: Tâlût, peygamberlerin geldiği sülaleden değildi. Hükümdâr hânedanından da değildi. Tâlût bu sıbtlardan (kabilelerden) olmayıp, Bünyamin neslinden idi. Diğer taraftan, fakir olmasını bahane ediyorlardı. Tâlût'un debbağ veya fakir bir çoban yahut evlere su taşıyan bir sâki olduğu rivâyeti de vardır. O, İsrâiloğulları arasında fakirler sınıfından idi. Bu vasıfları sebebiyle, onun hükümdâr olması İsrâiloğullarına ağır geliyordu. Halbuki Tâlût, gâyet uzun boylu ve çok heybetli idi. İlmi, zekâsı ve fazîleti pek çoktu. Netîce îtibâriyle, hükümdâr olacak bir kimsede aranan yeterli ilim, cesâret ve heybet gibi vasıflar, Tâlût'da mükemmel derecede vardı. İsrâiloğulları, İşmoil aleyhisselâmdan, kendilerine bir hükümdar tayin etmesini istedikleri ve Allahü Teâlâ tarafından vahiy ile Tâlût'un hükümdar tayin edilmesi bildirildiği hâlde, Tâlût'u birtakım bahanelerle kabûl etmek istemediler. İşmoil (a.s), onların bu tutumları ve kendilerinden birinin buna daha lâyık olduğunu söylemeleri üzerine, onlara şöyle dedi: “Tâlût'u, sizin üzerinize melik olarak Allah Teâlâ seçti. Onu ilimde ve bedende, cesaret ve heybette sizden daha kuvvetli kıldı. Allahü Teâlâ her şeye kâdirdir, mülkünü dilediğine verir. Allahü Teâlâ’nın ihsanı boldur. O her şeyi bilir, melik olmaya kimin daha lâyık olduğunu bilir ve mülkünü ona verir. Bu bakımdan sizin vazifeniz Tâlût'a itaat etmektir.”
Tabut’un Geri Gelişi
Nihâyet İsrâiloğulları, çeşitli îtirâzlardan sonra Tâlût'un kendilerine melik olmasını Allahü teâlânın emrettiğini kesin olarak anlamak için bir alâmet istediler. İşmoil (a.s) onlara; “Tâlût, melik olmasına alâmet olarak kaybetmiş olduğunuz Tâbût'u size getirecektir” dedi. İçinde, İsrâiloğullarının mukaddes emânetleri bulunan ve kendileri için bir sükûnet ve cesâret vesilesi olan Tâbût, daha önceden İsrâiloğullarını çok ağır bir mağlubiyete uğratıp darmadağın eden Amâlikalıların elinde bulunuyordu. Amâlikalılar, Tâbût'a ve içinde bulunan emânetlere karşı hürmetsiz davrandıkları için, Allahü teâlâ onları çeşitli hastalıklara müptela kıldı. Bunun üzerine; “Bu Tâbût bizim hastalıklara tutulmamıza sebep oldu” diyerek, İsrâiloğullarına iâde etmeyi düşündüler. Sonra da Tâbût'u alıp memleketlerinin sınırları dışında bir yere koydular. Bundan sonra melekler Tâbût'u alıp Tâlût'a götürdüler. O da Tâbût'u İsrâiloğullarına getirdi. Böylece, İsrâiloğulları Tâlût'u melik olarak kabûllenip, onun idâresinde bir araya toplandılar. Tâlût da mülkünü ve askerini tanzim edip, İsrâiloğullarının düşmanı olan ve yurtlarını altüst eden Amâlika kavmi ile savaşa hazırlandı.
Nehir ile İmtihan
İşmoil (a.s) Amâlikalılara karşı harbe giderken bir nehirden su içip içmemekle imtihân edileceklerini bildirdi. Bahsedilen nehre gelince, Talut’un emrini dinlemeyip nehirden su içen İsrailoğullarından bazıları imtihanı kaybedip perişan ve sefîl hâlde geri döndü. Aralarında Davud adlı bir gencin de bulunduğu Talut’a itaat eden az sayıda kimse nehri geçip Amâlika kavmine gâlip geldi. Amâlika kavmi hükümdarı Câlût’u, Davud adlı genç öldürdü. Nihâyet İsrailoğulları düşmanlarına galip gelip kuvvetlendiler.
Yorum Gönder