Mültezem


Hacerülesved ile Kâbe kapısı arasında kalan 2 metrelik kısma "mültezem” (sıkı sıkıya yapışılan yer) adı verilir. Bazı hadislerde mültezemin duaların kabul edildiği mübarek bir yer olduğu belirtilmiş (Beyhakî,) Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile sahâbe ve tâbiînden birçok kimsenin burada dua ettiği nakledilmiştir 

 

Abdullah b. Amr b. Âs -radıyallâhu anh-, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mültezeme gelerek göğsünü, yüzünü ve ellerini açarak oraya yapıştırdığını ve o şekilde dua ettiğini rivayet etmektedir (Ebû Dâvûd, "Menâsik", 55).

İzdihamdan dolayı günümüzde başkalarına eziyet etmeden bunun yapılmasına imkân yoktur. Bu sebeple mültezemin karşısında durularak dua edilmesi daha uygundur.





HİCR-İ İSMAİL / HATİM 


Kâbe’nin kuzeybatı duvarının önünde iki ucu Rüknüşşâmî ile Rüknülırâkî'den 2 m kadar mesafede olan ve "hatim" adı verilen yarım daire şeklinde 1,31 m yüksekliğinde duvarla çevrili olan ve Kâbe’den ayrılmış olmakla birlikte onun bir parçası olan kısma "Hicr" veya "Hicru İsmâil" adı verilir.


Burası başlangıçta Kâbe'ye dahil idi ve 605 yılındaki yeniden inşası esnasında Mekkeliler ellerindeki malzemenin, Hz. îbrâhim'in temelleri üzerine yapılacak inşaatı tamamlamaya yetmeyeceğini anlayınca binanın daha küçük tutulmasına karar verdiler; Hicr adı verilen yeri göğüs hizasında bir duvarla (Hatîm) çevirerek Kâbe’nin dışında bıraktılar ve Kâbe’den olduğu anlaşılsın diye burayı taşla döşediler.


Nitekim Hz. Âişe -radıyallâhu anhâ-, Kâbe'ye girip namaz kılmak istediğini söylediğinde Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in onu elinden tutarak Hicr'e soktuğu, "Kâbe'ye girmek istersen burada namaz kıl, çünkü o Kabe'den bir parçadır” buyurduğu bilinmektedir 






HACERÜL ESVED 


Kâbe’nin doğu köşesinde yerden 1,5 m. yükseklikte, gümüşten bir mahfaza içinde tavafın başlangıç ve bitiş noktasını belli eden Hacerülesved bulunur. Arapça'da "siyah taş” anlamına gelen Hacerülesved yaklaşık 30 cm. çapında ve yumurta biçiminde siyaha yakın koyu kırmızı renktedir.

 

Hacerülesved Hz. İbrâhim -aleyhisselâm- tarafından Kâbe’nin inşası esnasında tavafın başlangıç noktasını belirlemek amacıyla yerleştirilmiştir. Kâbe’nin zaman içinde sel ve yangın gibi çeşitli âfetlere, ayrıca insanların saldırılarına mâruz kalmasının sonucunda Hacerülesved’de bazı hasar ve parçalanmalar meydana gelmiş, ancak her defasında bu parçalar büyük bir titizlikle yerlerine yapıştırılarak korunmaya çalışılmıştır. 


 

930 yılında Karmatî lideri Ebû Tâhir el-Cennâbî Mekke’de yaptığı katliam ve yağma sırasında Hacerülesved'i yerinden sökerek Hecer’e götürmüştür. Böylece Kâbe yaklaşık yirmi yıl boyunca (930-951 yılları arası) Hacerülesved'den mahrum kalmıştır.

 

Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir defasında dudaklarını Hacerülesved'in üzerine koyarak uzun süre ağlamış, daha sonra dönüp Hz. Ömer -radıyallâhu anh-’ın de ağladığını görünce şöyle demiştir: "Ey Ömer! Göz yaşları burada dökülür" 



KABE'NİN İNŞALARI

Kabe’yi İlk İnşa Eden Melekler

 

Rivayet olunduğuna göre Kâbe-i Muazzama, Hz. Adem'in yaradılışından bin sene önce Allah-u Teâlâ'nın emriyle melekler tarafından yapılmış ve Hz. Âdem yeryüzüne inene kadar, yeryüzündeki melekler tarafından tavaf edilegelmiştir. 

Rivayetlere göre, Hz. Âdem (A.S) yeryüzüne indikten sonra yalnızlıktan dehşete düşüp korktu. Yer yüzünün vahşetinden Allah-u Teâlâ'ya yönelerek:

“İlahi. Yeryüzünde yalnız kaldım. Melâike-i Kiram'ın teşbih ve tekbir, seslerini de duyamaz oldum.” diyerek Allah-u Teâlâ'ya niyazda bulunur.

Cenab-ı Hak,“Ya Adem!. Senden zuhur eden zelle -hatameleklerin tesbih avazlarını duymaya manidir.

Yalnız yeryüzünde benim bir Beyt-im var. Onun temelini bul. Üzerine güzel bir beyi bina yap. Melekler Arş'ı tavaf ettikleri gibi, sende onun etrafında tavafla et.

Âdem (A.S) bu emri aldığı zaman Cennetten yer yüzüne ilk indiği yer olan Hindistan'ın Serendip yarımadasında idi. Kendisine yardım eden melekler vasıta sıyla Kâbe-i Muazzam’ının bulunduğu yere gelirler.

Geldikleri Bekke denilen mübarek vadi, şimdiki Mekke ye Şehri'nin ve Kâbe-i Şerif'in bulunduğu yerdir. Hz. Âdem (A.S) bu vadide ne yapacağını ve nasıl hareket edeceğini düşünürken Cebrail (A.S)'ın yardımıyla meleklerin inşa ettiği Beyt-in temellerini bulur.

Cebrâil (A.S) Kâbe-i Muzzama’nın bu temeller üzerine yapılması hakkında Âdem (A.S)'a talimat verir. Böylece Kâbe-i Muzzama , Hz. Adem (A.S) tarafından meleklerin yardımıyla yeniden ikinci defa inşa edilmiş olur.

Bundan sonra Âdem (A.S) kendine yardım eden meleklerin delaletiyle Kâbe-i Muzzama yı tavaf edip Hindistan'a geri döner. Hz. Âdem her sene Hindistan'dan hacca gelir giderdi.

 

Kabe’yi Üçüncü İnşası

 

Hz. Şit (Asm) tarafından yapılmıştır. Hz. Adem’in (A.S) vefatından sonra sellerden yıpranıp yıkılan Beyi-i Şerif'in temelleri üzerine Hz.Şit (A.S) peygamber (Kabe'yi İnşa Eden Peygamber) olunca üçüncü defa Kâbe-i Muzzama’yı tamir ederek inşa etmiş Nuh tufanına kadar insanlar tarafından tavaf edile gelmiştir.

 

Kabe’yi Dördüncü İnşası


Allah-u Teâlâ hz.İbrahim'e (Asm) Kâbe-i Muzzama’yı yeniden inşâ etmesi için vahyeder. İlâhi vahiy üzerine Hzİbrahimin kabeyi inşa etmesi üzere Mekke ye gelir, Beyt-in temelleri Nuh (Asm) tufanından sonra çevreden gelen sellerle kaybolmuştu.

Bir zamanlar İbrahim'e (Nuh tufanından dolayı yeri kaybolmuş olan Beytullah” ın yerini (onu yeniden inşa etmesi için) göstermiş ve (ona şöyle demiştik) bana hiçbir şeyi eş koşma, tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, rükû edenler ve secdeye varanlar (0 bölgede oturanlar) için, beytimi temiz tut.” buyruluyor. Hacc S., A-26

Hz. İbrahim, Kâbe-i Muzzama nın inşasına başladığında 100 yaşında, Hz. İsmail 30 yaşlarında iken, baba oğul iki peygamber (Kâbe’yi İnşa Eden Peygamber) birleşip inşaata başladılar.

Nuh tufanında Cenab-ı Hakk'ın emriyle Ebu Kubeys dağına kaldırılan Hacer-ül Esved'i İsmail (A.S) getirdi. İbrahim (A.S) tavafa başlama yeri olsun diye Hacer-ül Esved'i en uygun yere yerleştirdi.

 

Kabe’nin Peygamber Zamanındaki İnşası


Açıklama: Kâbe-i Muzzama , adet haline gelen buhurlandırma esnasında ateş alıp yanmıştı. Bu yangından sonra yapılan tamirde Kureyş'in ileri gelenleri Hacer-ül Esved'i yerine koyma hususunda anlaşamadılar.

Bu şeref bizim kabilenin, sizin kabilenin diye münakaşa yaparken, biri şöyle bir teklif yaptı. “Gelin bir antlaşma yapalım.

Şu kapıdan ilk önce Hareme kim girerse o hakem olsun. Onun sözüne hepimiz rıza gösterelim” dedi. Bu teklif kabul edildi. Bir müddet sonra kapıdan içeriye, kâinatın efendisi Hz. Muhammed (S.A.S) girdi.

Resul-ü Ekrem-i yanlarına çağırıp hakemlik yapmasını istediler. Efendimize o zaman henüz peygamberlik gelmemişti. Herkes ona inanır ve itimad ederdi. Ona “Muhammed'ül Emin” derlerdi.

Efendimiz üzerindeki ridasını (bir nevi cübbesini) çıkarıp yere serer. Sonra Hacer-ül Esved'i alarak cübbesinin üstüne koyar. Kureyş'in ileri gelenlerine, “Haydi hepiniz kenarlarından tutunuz” diye işaret buyurur.

Hep beraber tutarak duvarın üzerine kaldırırlar. Resul-ü Ekrem (S.A.S) Hacer-ü Esved'i alır, şimdiki bulunduğu yere yerleştirir. Kabileler arasındaki ihtilaf da güzel bir uslupla halledilmiş olur.

 

Kabe’nin Hz. Zübeyr (R.A) ve Yezid Zamanındaki İnşası

 

Hz. Hasan (Rd) anhın şehadetinden sonra, bütün Hicaz ve Mısır Müslümanları, Hz. Zübeyir (Rd)'a biat etmişlerdi. Hz. Zübeyir (Rd) ve tabi olanlar Medine'den Mekke'ye taşınıp Harem'de Allah'a sığındılar.

Halife olan Yezid “Hasin” isminde birini kumandan olarak mahiyetinde kalabalık askerle Mekke'yi kuşattırdı. Bu hainler Mekke dağlarına kurdukları mancınıklarla, Harem üzerine taş ve ateş yağdırdılar. Harem'in bazı kısımları yıkıldı, ahşap kısımları ve Kâbe-i Muzzama’nın örtüsü yandı. Yezid'in Şam tarafında öldüğü haberi gelince “Hasin” haini mahiyeti ile Şam tarafına kaçtı.

İşte bu baskında tahrip olan Kâbe-i Muzzama’yı, Abdullah bin Zübeyr (Rd) sahabelerle beraber hicri 64.üncü yılında yeniden inşa ettiler. Allah-u Teâlâ hepisinden razı olsun.

 

Kabe’nin Hz. Zübeyr (R.A) ve Mervan Zamanındaki İnşası


Abdulmelik bin Mervan, kendine biat etmeyen ve Harem-i Şerif'i kontrolü altında bulunduran Abdullah bin Zübeyir'in elinden Mekke'yi almak için, Mekke üzerine Haccac-ı Zalim'i göndermişti.

Haccac, Mekke'de Ebu Kubeys dağına kurduğu mancınıklardan attığı taşlarla, Kâbe-i Muzzama’nın duvarlarını tahrip etmişti. Zalim Haccac, Abdullah'ı ve pek çok sahabeyi şehit ederek Mekke'ye girdi. Halife Abdülmelik bin Mervan, Haccac-ı Zalime, tahrip ettiği Kâbe-i Muzzama’nın tamiri için emir verdi.

Hicretin 74'ncü senesi Haccac'ı Zalim idaresinde Kâbe-i Muazzama, Abdullah bin Zübeyirin inşası üzerine tamir edilerek yenilenir.

Bu tamir ve yenileme esnasında Rukn-ü Yemani tarafındaki Kâbe kapısı kapatılır. Başka değiştirmelere sahabeler razı olmayınca, diğer değişiklikler terk edilir, yapılmaz.

 

Kabe’nin Sultan 1. Ahmet Zamanındaki İnşası

Osman'lı Padişahlarından Sultan 1. Ahmet'in devrinde, Miladi 1603-1617-Hicri 1020 tarihleri arasında, Sultan 1. Ahmet'in emriyle gereken tamirat yapılmıştır. Kanuni zamanında, Kâbe örtüsünün üzerine yağan yağmurların tavandan sızarak duvarlara zarar vermemesi için konulan gümüş oluk yerine, altın oluk konuldu.

 

 

Kabe’nin Son İnşası 4.Murat

 

Kâbe-i Muzzama’nın tamiri igin g6nderilen Mehmet Efendi marifetiyle, Beyti-i Şerif’in kısa zamanda aslini muhafaza ederek yeniden inşa edildiği karar verildi.

Mehmet Efendi ilk önce Kâbe-i Muzzama’nın etrafını tahtalarla çevirerek perde altına aldı. Kâbe-i Muzzama’nın duvarları, Kâbe kapısı temellerine kadar yıkıldı. Cikarilan taslar bir tarafa istif edildi. Temeller örnek alarak duvarlar eski temeller üzerine eski taşlarıyla inşa edildi.

Hacer-til Esved’in kırılan kismt bakir zırhla tamir edilip gümüşle kaplandı. Duvarlar bitti. Üstü ahşapla örtüldü. Kapısı takıldı, örtüsü giydirildi. Böylece Kâbe-i Muzzama’nın son inşası, Dördüncü Murat zamanında H.1040, M.1629 tarihinde bitirilmiş oldu

Post a Comment

Daha yeni Daha eski